bugün

entry'ler (943)

diego forlan

tıpkı hugo almeida gibi fon üzerinden alınacağı söyleniyor, ki öyle olursa tadından yenmez. umarım son anda bir aksilik olmaz da böylesi bir yıldızı izleriz türkiye'de.

gelecek sekizinci nesillere tavsiyeler

çok da ciddiye almayın. hayat dışarıda, sanal ortamda değil.

bir kıza alınabilecek en iyi doğum günü hediyesi

(bkz: iphone 4)

beşiktaş taraftarı olmak

çoğu insanın anlayamayacağı bir duygudur. o yüzden çamur saçmak yerine maç/puan hesabı yaparak sevecekleri takımlarının yanında olmaları daha doğrudur.

uludağ sözlük

öncelikle (bkz: #9745920).
Sözkonusu entryde belirttiğim şikayet sonrasında o iğrenç başlığı silen sözlüktür. teşekkürlerimle.

uludağ sözlük

öyle bir geçer zaman ki deki osman a tecavüz etmek gibi iğrenç bir başlığa sahip olan ve ne hikmetse bunu bir türlü silmeyen sözlük. bu iğrenç başlığı hala yayında tutan da en az yazan kadar suçlu değil mi acaba?

okan bayülgen

evinde sadece fotoğraf kitaplarından oluşan bir masa var. ayakları ve üst kısmı ile tamamen kitapların üstüste dizilmesi ile ortaya çıkmış ilginç bir şey.

gidiyorum diyen sevgiliye hadi siktir git demek

zamanında, artık ayrılığa varacağı kesin olan ilişkide çok ciddi bir kavganın sonrasında şahsım tarafından yapılmış ve bünyeyi eşsiz bir hazza sürüklemiştir. karşı tarafın surat ifadesini bugün dahi unutamam. o şok anı, o göt olma durumu, o "lütfen beni terk etme sevgilim" cümlesini beklerken siktiri yiyince yaşanan çöküş.. eşsizdi.

damdaki deli

ayrılık olmasaydı... allah kalanlara sabır versin.

hodan

rahmet-i rahman'a kavuşmuştur. mekanı cennet olsun.

jose maria gutierrez hernandez

salı günü istanbul'da olacağı ve hatta evinin dahi kiralandığı söylenmekte. bu saatten sonra bir aksilik olur da getirilemezse sıkıntı olur.

raul gonzalez blanco

sözlükteki futbol uzmanları (!) sayesinde aman aman top tekniği, sürati ve hava hakimiyeti olmadığını öğrendiğimiz tüm zamanların en büyük birkaç golcüsünden biri. sadece şampiyonlar ligi'nde 65 gol atması olsa olsa şanstır (!) herhalde. uzmanlara sormak lazım.

sergen yalçın

tüm zamanların en büyük futbolcularından biridir. bir gün televizyonda şöyle bir anısını anlatmıştı: "mağlup olduğumuz bir maçın devrer arası için soyunma odasına gittik. taraftar tepkili, herkesi protesto ediyorlar. takım arkadaşlarım bana gelşp dedi ki abi biz korkudan oynayamıyoruz, ayağımıza top gelsin istemiyoruz. ben de dedim ki ayağına topu alan beni görsün, ben ne yapar eder bir yol bulurum. sonra o maçta iki gol attım ve maçı da aldık" sadece türkiye'de değil, dünyada bile bu kadar özgüvenli topçu çok azdır. iyi ki varsın büyük usta.

15 ağustos 2010 liverpool arsenal maçı

tsi 17.00'de başlayacak olan premier league ilk hafta karşılaşması. rafael benitez sonrası anfield road'a ilk kez çıkacak ve belki de kadrosunda steven gerrard ile fernando torres'de bulunmayacak olan kırmızılar arsene wenger'in, artık sağlıklı bir robin van persie'ye de kavuşmuş olan, makine düzenindeki arsenal'i ile oynayacak. maça daha iki ay olmasına rağmen favori gunners.

buse sarıyağ

henüz 17 yaşında, daha hayatının baharında pkk denen orospu çocukları topluluğunun hain saldırısında hayata gözlerini yummuştur. bugüne kadar sadece yemek yapmaya yaradığını sandığı düdüklü tencereye konan bombanın patlaması sonucu melek olan bu yavrucak için ne diyebiliriz ki? sevgilisi olamayacak artık. dalından kopartıp bir meyvenin tadına bakamayacak. yağmurda ıslanmak, sevdiği bir şarkıda hayal kurmak gibi duyguları yaşayamayacak. öpüşemeyecek bir daha. anne olamayacak yahu anne. çocuğu ile gururlanamayacak; tıpkı kendi ailesi gibi.

baba olacağımın haberini alalı daha iki hafta oldu; iki haftadır her çocuğa biraz daha farklı bakıyorum, yolda yürüyen bir ufaklık görünce "aman düşmese, aman bi'yeri acımasa" diyorum hep; hayattaki en büyük korkumdur zira henüz doğmamış çocuğuma birşey olması.

böyle bir olay ve böyle bir kayıp sonrası empati yapmak, açılım, ezilen halk, kültürel hak gibi lafları duymak da istemiyorum. sevmiyorum bu şerefsizlerle aynı toplumda nefes aldığımı bilmeyi. bu orospu çocukları ile aynı suyu içtiğimi bilmekten nefret ediyorum. ne tür ciğersiz, nasıl korkak sıçanlarsınız ki savunmasız insanlarla dolu bir otobüse saldırabiliyorsunuz?

bir hesaplaşma günü olacak elbet.

recep tayyip erdoğan

çin halk cumhuriyeti'nin türkiye'ye turistik vize vermeyi süresiz olarak askıya alması sonrasında tavrı merak edilen siyasetçi. her yerde üfürmek kolay tabi yok suriye ile vize kalktı, yok pakistan artık vize istemiyor diye. varsa gücün, varolduğunu iddia ettiğin ama sadece şakşakçılarını inandırabildiğin uluslararası karizman mevcutsa gider halledersin çin mevzusunu.

"canım çin'e de gidilmesin bir müddet n'olur yani" diyecek akp yalakalarına da çin'in dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi olduğunu ve onların bize uygulayacağı bir vize ambargosunun ülkemizde ciddi soruna yol açacağını hatırlatalım. mesele teröre destek veren ülkelerle vizeyi kaldırıp milleti "dünya devi olduk, bölgenin süper gücüyüz artık, bak kimse bizden vize almıyor artık" diye ayaküstü öpmek değildir. mesele ankara anlaşması gereği türkiye'den vize istenemeyecek olmasına rağmen istenmesine ve bu bariz haksızlığa tavır koymaktır.

yeter rte arap yalakalığını bırak şehitlere bak

askeri mücadele için başbakanın eline silah almasını değil, elinde silahla bu vatan için çarpışan kahramanlara biraz saygı göstermesini bekleyen bir söylem. zira kendisinden eline silah almasını bekleyen yok; baskın yiyip şehit verdiğimizde tepki gösteren genelkurmay başkanına "paşam borsa çok düştü" denmemesi ya da oğlunun askerliğini yapması bize yeter bile. ne acı ki şehitlere sahip çıkmak ya da onları hatırlatmak artık sadece başbakan tarafından değil, sözlükçüler tarafaından da dangalaklık olarak algılanabiliyor.

unutmayacağız elbette eli kanlı ağzı salyalı köpek sürüsü apo denen ciğersizin resimlerini taşırken hiçbir müdahale yapılmazken şehit ailelerinin mezarlıklara beraber gidişinin engellenmesini. her fırsatta dile getireceğiz ulan "kelle" ve "sayın" gaflarını var mı? iki ayda 40 şehit verrmişsem ve burada da varolduğunu üzülerek gördüğüm duyarsız kesim adeta dünya kupası özetleri izler gibi hiçbir tepki vermeden izliyorsa bu şehit haberlerini, ta bir yerine koyayım sizdeki vatan sevgisinin.

köpek sürüsünün, kamplarından yurda gelişinde kahraman gibi karşılanan eli kanlı teröristlerin ayağına ayarlanmış ve tembihlenmiş hakimler gönderilirken, o köpekler o hakimlere "asla pişman değiliz, başkanımız istedi diye döndük" demelerine ve her türlü sabıkalarına rağmen serbest bırakılırken ülkenin kahramanlarını ergenekon adlı komedi kapsamında daha suçlarını dahi bilmeden aylardır hapis yatırılıyorsa, buna tepki vereceğiz elbet.

sevmiyorum ulan arapları, başbakandan çok daha fazla genel kültürümüz ve tarih birikimimiz var çok şükür. hiç de kendisinin dediği gibi bir çarpıtma yok ve bizi açıkça satışa getirdiklerini biliyorum. ha, köpeğimi çok sevdiğimden ötürü adını zaten arap koymam o ayrı ama bırak artık bu arap bedevilerini başbakan. filistinliler falan iyi hoş da biraz da şehit cenazelerinde görelim seni.

serdal adalı

schuster ve q7'den sonra bahsedildiği gibi michael ballack'ı da getirebilirse beşiktaşklılar'ın gözünde aziz mertebesine yükselecektir.

los angeles lakers boston celtics 2010 nba finali

ilk maç itibarı ile pau gasol'un kendisi hakkında herkesin hemfikir olduğu "korkaktır, serlik görünce kaçar" görüşünden bıkarak evrim geçirip hakeem olajuwon'a dönüştüğü seri denebilir. üstüste üç pozisyonda yaptığı bloklar, ki bir tanesi garnett'e, potaaltına korkmadan girip bulduğu sayılar ve temposu ile takımın adeta motoru oldu. black mamba'yı zaten söylemeye gerek yok, yine harika oynadı ama son saniyede attığı şut yakışmadı bence. keşke o son saniye üçlüğünü atmasaydı deyip geçelim. andrew bynum'un yaşadığı ağır diz sakatlığına rağmen çıkıp oynaması ve lamar odom'unda belli bir seviyenin üstüne çıkması sanırım "lakers uzunları sertlikten kaçar" eleştirisine cevap niteliğindeydi. rondo karşısında paspas olur dediğimiz derek fisher ise tecrübesi ile tam bir baskı altında oynama uzmanı olduğunu gösterdi adeta.

boston celtics cephesinde ise işler hiç de beklenildiği gibi başlamadı. özellikle rajon rondo'nun beklentilerin altında kalması ve beş sene öncesinin tony parker'ı gibi silik bir görüntü vermesi garipti doğrusu. ray allen'ın çok erken faul problemine girmesi ve hiç sahada kalamaması celtics'in hücum opsiyonlarını bir hayli daralttı. öyle ki bir ara nate robinson ve tony allen aynı anda sahadaydı ki allah düşmanıma göstermesin, o derece kötü bir durum. rasheed wallace'ın sadece 9 sayı 1 blokta kalması ve kevin garnett'in muhtemelen hayatındaki en kötü basketbolu oynamış olması sonrası zaten celtics'in staples center'dan galip ayrılması imkansızdı. garnett üstüste iki topta ve neredeyse bomboşken potaya tipleyemedi diyeyim, izleyememiş arkadaşlar anlasın rezilliğin boyutunu. e bu kadar sıkıntı üstüne glen davis ve kendrick perkins'ten gelen katkı da doğal olarak çok sınırlı olunca boston tabi ki badem olacaktı.

hakemlerin de sertlikten bu kadar çekinip her halta düdük çalması maçın beklenen tempoda oynanmasının önüne geçti diyebiliriz. daha otuzuncu saniyede karşılıklı teknik faul çalıp herkesin gazını aldılar ama doğal olarak da maçın temposu çok düştü. seri 2-3-2 formatında oynanıyor; yani los angeles'da bir maç daha var ve sonra seri üç maçlığına boston'a gidiyor. lakers'ı üstüste üç maç yenmek bence mümkün değil. o yüzden boston'un ikinci maçı alması şart, yoksa durumu 2-0 yapan bir kobe bryant oradan yüzüğü kaptırmaz.

ikinci maç pazar gece yarısından sonra yani pazartesi sabahının ilk saatlerinde tsi 04de ntv'den yayınlanacak.

önder sav

öncelikle (bkz: #8256006)
yukarıda bahsedilen gürsel tekin'in üzerinin çizilmesi olayında gürsel tekin'e tam olarak: "belki istediğim kişiyi istediğim koltuğa getiremeyebilirim ama istemediğim kişi hiçbir şeklide beni aşıp da bu partide bir yerlere gelemez" demiştir. adamı sev sevme, laf tarz olmuş bence. sanki ramiz dayı konuşuyor gibi*